Almanya Hakkında
Almanya’nın ruh canlandıran doğasına, ilginç kültürüne, büyü şehir güzelliklerine, romantik saraylarına ve yarı ağaçlık kasabalarına girdiğinizde lunapark hız treni ziyafetine, ikramlara ve baştan çıkarılmaya hazır olun.
Büyüleyici Doğa
Kuzeyin kıvrımlı, kum kenarlı sahilleri, merkezi bölgenin huysuz ormanları, romantik nehir vadileri ve geniş üzüm bağları ve Alplerin buzul ve cevherlerle oyulmuş görkeminin verdiği alışılmışın dışında ihtişamı gibi Almanya’nın doğasının açığa çıkardığı kaçınılmaz derecede sanatsal bir şey var.
Hepsi büyüleyici doğal matrisin bir parçası ve sizi fotoğraf makinanızı ve pillerini kontrol etmeye zorluyor. Her attığınız adımın çok değerli olduğu destansı tabiatın tadını çıkarmak için otoyoldan ayrılın.
Tarihin Etkisinde
Çok az ülkenin bizlere Hansa Birliği, Reformasyon ve evet, Hitler ve Soykırım, fakat ayrıca matbaa, otomobil, aspirin ve MP3 teknolojisini veren Almanya kadar dünyada etkisi vardır. Burası Martin Luther, Albert Einstein, Karl Marx, Goethe, Beethoven, Grimm kardeşlerin ve kendi tarzını yaparak insanlık tarihinde iz bırakan büyük insanların doğum yeridir. Bir Roma anfitiyatrosunda ayakta gezebilir, ortaçağdan kalma bir kalede uyuyabilir, Berlin Duvarı kalıntıları arasında yürüyebilirsiniz- Almanya’da nereye giderseniz geçmiş hep hazırdır.
Yemek Keyfi
Almanya’nın yiyecek ve içecekleri hafızanızda zengin bir tecrübe ve (muhtemelen) kalın bir bel çevresi bırakacaktır. Yerel yemeklerin köpüklü bira eşliğinde sosis, çubuk kraker, şnitzel ve domuz rostosundan çok daha fazla olduğunu hemen keşfedeceksiniz. Yerel yemekler klişelerin ötesinde bolluk bölgesel ve mevsimsel damak tadı arayanları beklemektedir. Almanların ilkbaharda kuşkonmaza, yazın horoz mantarına ve sonbaharda oyunlara yönelik düşkünlüğünü siz de paylaşın. Sadece ünlü biranın değil, ayrıca dünya klasına sahip şarabının (özellikle Riesling) da tadına bakın.
Neden Almanya’yı Seviyorum
Andrea Schulte Peevers, Yazar
Doğrusu şu ki benim kendi ülkem olan Almanya’yı, onu öğrenmek ve sevmek için terk ettim. Los Angeles’te yeni oturduğum yerde rüzgârın okşadığı Kuzey Denizi ve pürüzlü Alp zirveleri arasında zik zak çizerek zamanı geri döndürdüm. Romantik nehir vadileri boyunca bisiklet sürdüm, en iyi bira ve şarapların tadına baktım, güneş doğana kadar parti yaptım ve tarihin rotasını şekillendiren tarihi yapıların önünde gururla durdum. 15 yıllık keşif faaliyetlerinden sonra, bu muhteşem, karmaşık ve sonsuza dek değişen bu ülkenin cezbediciliğine daha fazla dayanamayıp ABD’den ayrılarak sonsuza dek Berlin’e yerleştim. Geriye hiç bakmadım.
Medeniyetin Keyfi
Kristof Kolomb daha denize açılmadan önce sokakları yapılmış kasabalarda, aşırı resmi görünen kalelerde, saksılarının kırmızı sardunyalarla dolu olduğu yarı ormanlık köylerde tarihle karşılaşacaksınız. Aralarında Berlin, Münih ve Hamburg’un bulunduğu büyük şehirler bir kavanoz jöleli şekerden daha lezzetli fakat size kültürel çiçek dürbünü (kaleydoskop) ile
sanat müzelerinden, entelektüel operalar, haşarı kabareler ve yeraltı kulüplerine kadar
size “vay be” dedirtecek. Ve nereye giderseniz gidin, Romalı, Gotik ve barok klasikleri Daniel Libeskind, David Chipperfield ve Frank Gehry gibi ustaların mimari kreasyonlarıyla iç içedir.
