Normal bir vatandaşın umduğu tüm özgürlüklerin olduğu özgür bir ülkede bile birtakım nedenlerden ötürü sıradan halka yasak olan yerler vardır. Bu yerler yüksek koruma altındaki ve buraya sızmaya çalışırsanız başınızı belaya sokabileceğiniz yerlerdir. Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölgeye birlikte göz atalım.
Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölge listemizin 10 numarasında Svalbard Küresel Tohum Deposu bulunur. Bu emniyetli tohum bankası Norveç’in dışındaki Spitsbergen adasındadır. Uluslararası Zirai Araştırma Merkezindeki (CGIAR) çevreci Cary Fowler ve Danışma Grubu beraber küresel bir kriz ihtimaline karşı tohumları korumak için bu bankayı kurdular. Her şey 1984’de donmuş tohumların terkedilmiş kömür madeninde depolanmasıyla başladı. Yıllar geçtikçe burada 300 farklı tür tohum biriktirildi. Mahzenin inşaat masrafları Norveç hükümeti tarafından karşılandı. Günümüzde Norveç hükümetinin, Nordic Genetic Resource Center’ın (NordGen) ve Global Crop Diversity Trust’ın (GCDT) ortak çabalarıyla bu proje başarıya kavuştu.
Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölge listemizin 9 numarasında Metro-2 var. Burası Moskova’da bulunan gizli yer altı Metro tünelidir. D-6 kod adıyla tünel tahminlere göre Joseph Stalin zamanında yapıldı ve kullanıldı. Moskova Halk Metrosu ile paralel yolda gittiğine inanılıyor fakat uzunluğu Halk Metrosunu geçiyor. Söylentilere göre Metro bütün önemli devlet binalarına bağlanıyor. Bununla birlikte birkaç kişi varlığını kimsenin dillendirmediğini fakat kesinlikle buranın var olduğunu ileri sürdü. Burayı aramaya kalkışmaya izin verilmiyor buna rağmen 2004 yılında oralı bir gezgin grubu buranın girişini bulduklarını iddia etmiştir.
Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölge listemizin 8 numarasında Jiangsu Ulusal Güvenlik Eğitimi Müzesi var. Burası Nanjing eyaletinin doğu şehrinde bulunan bir casus müzesidir. Bu müze Çin vatandaşı olmayan herkese yasak bölgedir. Ruj görünümündeki silahlardan tutun da iskambil destesi görünümündeki haritalara kadar sayısız ilginç eşya içerisinde 1927’den kalma Çin güvenlik malzemelerinin de bulunduğu bu müzededir. Çinli gibi görünmeyen her kim varsa kapıdan geri yollanır.
Aynı zamanda High Point Special Facility (Yüksek Nokta Özel Tesisi) (HPSF) olarak da bilinen tesis, nükleer saldırı ve benzeri ani bir felaket durumunda ülkedeki en önemli kişileri korumak için yapılmıştır. Doğal olarak bu yer en yüksek seviye güvenlik ve yaşam şartları standartlarıyla donatılmıştır. Washington Post’a göre 9 Eylül saldırısının ardından birçok yönetici Mount Weather’a götürülmüştür. Programın başarısı büyük çoğunlukla saldırı haberinin ne kadar sürede alındığına bağlıdır. Bu yerin çevresindeki gizemli hava birçok insanın hayal gücüne takılmıştır. Mount Weather kitaplar, televizyon dizileri vb. kapsamlı olarak betimlenmiştir.
Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölge listemizin 6 numarasında Ise Tapınağı var. Ise şehrindeki bu tapınakta o kadar kutsal bir mabet var ki insanların içeri girip dua etmesi yasak. Ise mabedi aslında 123’den fazla Şinto mabedinden meydana gelir. Bu mabet imparatorluk ailesinden gelen Japon bir başrahip ya da rahibe tarafından korunuyor. Milattan önce 4 yılında kurulduğuna inanılan Ise Tapınağı, Şintoizm’in en kutsal ve önemli yerlerinden birisidir. Tapınak tam anlamıyla çitlerin ardına saklanmıştır ve dışarıdan bakan herhangi biri sadece merkezi yapının sazdan çatısını görebilir.
Halkın girmesine izin verilmeyen 10 bölge listemizin 4 numarasında Vatikan Gizli Arşivleri var. Vatikan’da bulunan Vatikan Gizli Arşivleri’nin dünyadaki en karanlık sırları sakladığı söylenir. Yıllar boyunca yapılan mektuplaşmalar, papalığın hesap defterleri, politik belgeler ve servet değerindeki birçok başka belge bu arşivlerde bulunur. Papa’nın mülkü olan bu arşivlere çok az sayıda insanın girme izni vardır. Papa’nın ölümü ya da istifası durumunda bu mülk kendinden sonra gelen kişiye geçer. 1881’den bu yana sadece birkaç araştırmacının her yıl eski belgeleri incelemesine izin veriliyordu. 2012 yılında 8. Yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar dayanan 100 orijinal belgenin sergilenmesi organize edildi.
Lascaux Mağarası yontma taş devrinden kalma resimleri ile ünlüdür. 17,300 yıllık oldukları tahmin edilen resimler Üst Paleolitik dönem sanatının bir parçasıdır. Mağaralar, 1940 yılında Marcel Ravidat adında 18 yaşında bir genç tarafından keşfedilmiştir. Resimler genellikle bölge çevresinde fosilleri bulunan büyük hayvanları anlatır. Mağaralar sürekli halk için yasak bölge konumundaydı. 1995 yılında yabancılar için mağaralar ziyarete açıldı fakat kirlilik sebebiyle 1963’de tekrar kapatıldı. Günümüzde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan Lascaux Mağarası, kontrol edilemeyen mikrobik ve bakteriyel oluşumlar nedeniyle birçok problem yaşıyor.
Bengal körfezinde bu minik adada bulunan bir grup yerli, bilinen son izole kabiledir. Söylentilere göre Sentinel Halkı bu adada 60,000 yıldan uzun bir süredir dışarıdan adaya gelenlere direnerek yaşamını sürdürüyormuş. Araştırmacılar defalarca bu kabileyle iletişim kurmaya çalışmışlar fakat kabile insanları tamamen şiddetle karşılık vermişlerdir. 50 ila 400 arasında bir aralıkta değişen nüfuslu halk 2006 yılında yolunu kaybedip adaya giden iki balıkçıyı öldürdü. 2004’teki tsunamide inceleme verileri grubun felaket olmadan önce sanki neyin geldiğini biliyorlarmış gibi yüksek yerlere çıktıklarını açıkladı. Çiftçilik onlara tamamen yabancı, onlar büyük çoğunlukta avcı-toplayıcılar.
Yorum Gönder